İNANMIŞ BİR EĞİTİMCİNİN AKVİRAN GEZİSİ
İNANMIŞ BİR EĞİTİMCİNİN AKVİRAN GEZİSİ
İNANMIŞ BİR EĞİTİMCİNİN AKVİRAN GEZİSİ
Sevgili okurlar,
Akörenli olarak en çok övündüğümüz yönümüz tabiîdir ki eğitimli insan gücümüzdür. Bu güce ulaşmamızda en önemli aşama kuşkusuz KÖY ENSTİTÜLERİ’DİR. Tabii buraya gelene kadar, Çetin hocaların, Seyit Mehmet efendilerin ve diğer ismini saymadığımız kendi öğretmenlerimizin emeklerini asla unutamayız.
Ancak, Köy Enstitüsü sonrasındaki eğitim süreci, hızlı bir gelişmeyle büyüyerek
bugünkü üst düzey konumuna gelmiştir. İşte size bu süreçten kısa bir bölüm
sunmak için karşınızdayım.
Akören’den 1940’lı yıllarda Eskişehir Çifteler Köy Enstitüsü’ne giden grupta
babam Ali Ertaş’ta bulunmakta idi. Ancak daha ilk yılda memleket
hasretine dayanamayınca okuldan kaçıp tekrar köyüne döner. İşte bizim
hikâyemizde burada başlar.
Tabiidir ki köyde yaşamaya karar verince de sabanın ucundan tutmak
gerekmektedir. Artık babasının yanında ziraat ve hayvancılık işlerine
bakmaktadır. Günler böyle geçerken, diğer arkadaşları ikinci sınıfa geçmişler,
yaz tatili için köylerine dönmüşlerdi. Bundan sonraki kısmı İdris amcam ( Samancı )
bana şöyle nakletmiştir:
- Yaz tatilimiz bitmeye yaklaşmıştı, bir gün köye bir haber geldi. Enstitümüzün
- müdürü Rauf İNAN
bizleri yerimizde görmek üzere Akviran’a gelecekti. Öğrencileri olarak derhal
toplanıp bazı hazırlıklar yaptık. Okuldan masa ve sandalyeleri alarak Koca
Çeşmenin yanına yerleştirip ayran ve yiyecekler hazırlayarak müdürümüzü
beklemeye başladık. İkindi vakti bir Kaptıkaçtı (Jeep veya Willyz) ile müdürümüz
Rauf İnan bey köyümüze geldi. Bizler tek sıra halinde onu karşılayarak hoş geldin
deyip gölgedeki masasına aldık.
O gün bize uzun, uzun ülkemizin şartlarını ve bizi bekleyen sorunları anlattı.
Nasihatler etti. İşte bu sırada baban (Ali Ertaş) öküzlerini önüne katmış çift
sürmekten geliyordu. Üst, baş ona göre. Caminin yanından çıkınca bizleri
ve müdürü gördü. Galiba biraz sıkılmış veya heyecanlanmış olmalı ki,
tekrar caminin arkasına geçip, saklandı. Onun bu hareketi Hocamızın gözünden
kaçmadı. Hiç fark etmemiş gibi konuşmasını yüksek bir sesle şu şekilde
sürdürmeye devam etti.
-“Çocuklar, arkadaşınız Ali Ertaş’ a söyleyin, onun kaydını henüz silmedim.
Sizlerle birlikte bu yıl o da okula gelsin bıraktığı yerden devam etsin.
Sadece bir yıl kayıpla tahsilini tamamlar” diyerek konuşmasını sürdürdü.
Tabii bu konuşmaların tamamını babanda duymuştu. O gün Rauf Bey
geri döndü. Ali’de artık okuluna dön- mek için biraz heyecan, biraz da
endişe ile beklemeye başlamıştı. Çünkü Okulunun değerini anlamıştı.
Daha sonra annem (Fahriye Ertaş) bu hikâyenin devamını şöyle anlatır.
“ Oğlum baban, o sene okulların açılması zamanı geldiğinde, doğru Çumra’nın
yoluna tutar. Amacı, bir şekilde tren biletini temin edip, hemen Eskişehir’e
gidebilmektir. Hava kararmak üzere iken Çumra’ya varır. Ne yapacağını pek
bilemez. Zira tiren yarın saat 15.00’te hareket edecektir ve üzerinde de
hiç parası yoktur. Doğru Hapishanenin yolunu tutar. Çünkü orada köyden
duvar komşusu, hatta uzaktan akrabası olan Selahattin Yiğit, basit bir
nedenden dolayı mahkûm olarak bulunuyordu. Durumunu ona anlatınca,
Selahattin efe bir yolunu bulup onu içeri alır. Karnını doyurduktan sonra
geceyi de orada geçirir. Sabahleyin erkenden kalkarlar ve Efe, babanı bir
esnafa gönderir. O esnaftan yeteri kadar yol parası temin edip Eskişehir’e
hareket eder. Tahsiline kaldığı yerden devam eder. Emsallerinden
bir yıl sonrada Öğretmenliğe başlar.”
Bu hikâyeyi size niye anlattığımı fark etmişsinizdir. Bir tarafta okulunu terk
etmiş ve bunun pişmanlığını yaşayan bir çocuk(Ali Ertaş). Diğer yanda
ülkesinin eğitimli insan gücüne olan ihtiyacı için çırpınan büyük bir eğitimci
(Rauf İnan) ve bunların arasında bir çocuğa destek olabilmek için,
içinde bulunduğu olumsuz şartlara rağmen yapabileceklerini zorlayarak
katkısını esirgemeyen bir Akviranlı (Selahattin Yiğit). Sanki bir efsane dinler
gibi değimli. Şimdi hiç biri hayatta olmayan bu insanlara Allahtan
rahmet dilerim. Anlaşılıyor ki tesadüfen “Büyük eğitimci” olunmuyor.
Allah’a emanet olun.
Ahmet Naci Ertaş – İZMİR
İş atölyesi

Bu yazı toplam 4377 defa okundu.